
Cafer Abbasoğlu
DİYABETİK AYAKLARDA HAYAT KURTARAN IŞIK “DÜŞÜK ENERJİLİ LAZER TEDAVİSİ”
LLLT ( Low Level Laser Terapi) tedavisi değişik dalga boylarında, değişik frekanslarda, değişik süre ve değişik güçte lazer ışını seçilerek çoğunlukla diğer tedavi metodları ile birlikte kombine kullanılan bir tedavi yöntemidir.
Lllt poliklinik ortamında uygulanan ağrısız, acısız ve yan etkisiz bir tedavidir… |
Diyabetik ayak sendromu şeker hastalığı kaynaklı ciddi kronik bir komplikasyondur. Şeker hastalığının damar ve sinirlerde yarattığı hasarlar zaman içinde bazı organlarda fonksiyon bozukluklarına yol açar. Sinir ucu harabiyeti veya atardamar tıkanıklığından oluşan yaralarla birlikte bu hastalıktan en çok etkilenen organların başında ayaklar gelmektedir. Diyabetik ayak çoğunlukla hasta bacağın ampütasyonuna kadar gidebilen ciddi organ kayıplarına sebep olabilmektedir. Günümüzde uygulanan standart tedavi yöntemleriyle bu yaraların iyileşmesi oldukça zor bazen de imkansızdır. Genellikle zor iyileşen ve uzun süren kronik cilt ülseri yaşattığı ağrılar ile hastanın yaşam kalitesini ciddi derecede etkilemektedir.
Ayaklarda numara farkı varsa dikkat!

Fil Bacak
İki ayağınızın arasında numara farkı varsa ‘Fil Bacak’ yani ‘Lenfödem’ hastası olma ihtimaliniz yüksek… Damarlarda dolaşım bozukluğundan kaynaklanan bu hastalık doğuştan olabileceği gibi trafik kazası, ayak burkulması, kas ezilmesi, hatta böcek sokması sonrası bile ortaya çıkabiliyor.
Fil bacaktan lazerle kurtulun !
‘Fil Bacak’ hastalığı olarak bilinen ‘Lenfödem’ çaresiz ya da tedavisi zor bir hastalık gibi görünse de esasında tedavisi son derece kolay… Lenfödemliler, ‘Düşük enerjili lazer tedavisi’ sayesinde hastalıktan kurtuluyor.
Ciddi bir dolaşım bozukluğu rahatsızlığı olmasına rağmen çok fazla dikkate alınmayan ‘Lenfödem’ hastalığı ileri safhalarda bacakların fil bacağı gibi kalın görünmesine neden olduğu için ‘Fil Bacak’ hastalığı olarak adlandırılıyor. Okmeydanı Damar Merkezi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Cafer Abbasoğlu lenf sisteminin çok ince damarlar ve aralarındaki lenf bezlerinden oluştuğunu, bu bezlerde meydana gelen hasar sonucunda sıvıların dokuda birikmesiyle kol ya da bacakta oluşan şişmelerin bir süre sonra işlevsel bozukluklara yol açarak lenfödem hastalığına neden olduğunu söylüyor.

Fil Bacak
SİNSİ İLERLEYEN BİR HASTALIK
Dr. Cafer Abbasoğlu lenfödem rahatsızlığının doğuştan veya daha sonra bilinmeyen sebeplerden başlayabileceği gibi trafik kazası, ayak burkulması, kas ezilmesi, aşırı terleme, böcek ve zehirli hayvan sokmaları, kasık ameliyatları, kadın doğum, meme cerrahisi veya karın içi operasyonlar sonrası da ortaya çıkabileceğini ifade ediyor. Hastalığın en önemli belirtilerinin başında özellikle iki ayak numarası arasında oluşan farklılık, giysi, saat, bilezik, yüzük, ayakkabı, çorap gibi eşyaların dar gelmesi sıralanabilir. İlerlemiş durumlarda hasta hiç yürüyemez, kokulu sıvı akıntıları olur ve lenfanjit atakları sonucu ölümcül sonuçlar ortaya çıkabilir.
MEME KANSERİ SONRASI DA OLUŞABİLİR
Meme kanserinin lenf yolları ile yayılmasını engellemek için lenf bezleri alındığında lenf sıvısı kolda birikerek şişmeye yol açar ve lenf ödem oluşur. Hastalar saçını taramak, banyo yapmak gibi basit günlük işlerini bile kendisi yapmakta zorlanır hale gelir. Hem kolda hem de bacakta oluşan Lenfödem tedavisinde lazer kullanımı en etkili ve en kalıcı tedavi yöntemidir. Günümüzde lenfödem hastalığının en önemli tedavisinin lazer tedavisi olduğunu ifade eden Dr. Abbasoğlu, “Akut ve kronik lenfödemde uygulanan en etkili tedavi yöntemi düşük dozda lazer tedavisidir. Bu yöntemi uyguladığımız hastalarımız yaklaşık 10 uygulamadan sonra tedaviye cevap vererek iyileşme göstermektedirler” diyor.
LAZER İLE DAMARLARIN GENİŞLEMESİ SAĞLANIYOR
Dr. Abbasoğlu sözlerini şöyle sürdürüyor; ‘Lenfödemin derecesi, bulunduğu organ ve lenfödemin oluşma nedeni tespit edildikten sonra uzman hekimin belirleyeceği lazer dalga boyunun damara serum gibi verilmesiyle kılcal damarlar 4- 5 kat daha genişler kısa sürede şişlik azalmaya ve hastalık gerilemeye başlar.’ Dr. Cafer Abbasoğlu, düşük enerjili laser tedavisinin bandaj ve prosseterapi tedavisinin yanında son yıllarda tüm dünyada uygulanan en önemli, ve çok tercih edilen tedavi yöntemi olduğunu da vurguluyor.
Kolda Lenfödem

Kolda Lenfödem
DÜŞÜK ENERJİLİ YEŞİL LAZER IŞIĞIYLA MEME KANSERİ HASTALAR ARTIK KADERİNE TERK EDİLMEYECEK…
Meme Kanseri Sonrası Kolda Lenfödem:
Meme kanseri nedeniyle lenf düğümleri çıkarılınca veya bu bölgeye radyoterapi uygulanınca lenf sıvısı akımı yolu bozulur. Bunun sonucu lenf sıvısı birikir ve kol şişmeye başlar. İşte bu meme kanseri hastalarının sıkça karşılaştığı lenfödem tablosudur.
Meme kanseri nedeniyle lenf düğümleri alınmış, radyoterapi görmüş hastalar belirtiler konusunda uyanık olmalıdırlar. Çünkü lenfödem erken farkedildiğinde çok daha kolay tedavi edilebilmektedir.

Kolda Lenfödem
Nasıl anlaşılır ? Belirtileri Nelerdir?
Kolda lenfödem oluşumu; elde bilek ve parmak hareketlerinin azalması, kolda dolgunluk hissi, ciltte gerginlik, giysi, bilezik vb. eşyaların dar gelmesi ve iz bırakması. Parmaktaki yüzüğün sıkması acıtması gibi.
Tedavi sonrası Lenfödem oluşumunu engellemek için öncelikle dikkat edilecek en önemli hususlar:
Kolu egzersiz yaparak kullanmak, el bileği hareketleri yaparak, parmakları hareket ettirerek, fizik tedavi, fizyoterapi, lenfödem masajları, basınç terapisi uygulayarak şişliği azaltabilirler. Lenf ödem giysi kompresyonlu çoraplar mevcut. Lenf ödemin bulunduğu noktalar el sırtı, el bileği, üst kol hangi bölgede fazla varsa o bölgeye yönelik giysiler giyilmeli. Bu tedavilerin haricinde dünyada ve Avrupa ülkelerinde lenf ödem tedavisinde düşük enerjili lazer tedavisinin lenf ödem hastalarında yeri ve etkisi başkadır. Bu tedavide lazer ışığı hasar görmüş lenf yollarını, sertleşmiş lenf düğümlerini genişleterek ve yumuşatarak lenf drenajını artırmaktadır. Düşük enerjili lazer sayesinde yumuşayan lenf düğümleri rahatlıkla lenf sıvısını ana damara doğru drene etmektedir. Hastanın şişliği azalır, kalınlaşmış ve sertleşmiş cilt normal halini alır, parmak arasındaki şişlikler iner, el bileği ve dirsek hareketleri artar, hasta omzunu ve kolunu daha rahat kullanır, ağırlık hissi ve ağrıları büyük ölçüde azalır. Koldaki lenf dolaşım sistemi düzeli. Eldeki, bilekteki ve koldaki şişlikten dolayı verdiği kötü görüntü bozukluğu kaybolur. Hastanın, hayat kalitesi artar ve hastanın psikolojisi büyük ölçüde düzelmektedir.

Kolda Lenfödem
Lenf ödem hastalarında hastanın lenf ödem derecesine göre uygun dalga boyu ve gücünde olan ışınlar seçilmektedir genellikle kolda lenf ödemi tedavilerinde yeşil ışık en önemli lazer ışınlarından biridir. Düşük enerjili yeşil lazer ışığı hastaları kaderine terk etmiyor.
Vulva Varisleri
![]() |
Vulva ve perine varisleri, genelde hamilelik esnasında bebeğin ana rahminde ana toplar damara baskı yapmasıyla ortaya çıkan varislerdir… |
Mikro Skleroterapi ve Mikro Foam Yöntemiyle Vulva ve Perine Varislerinin Tedavisi
Vulva Varisleri :
Varis hastalığı insan sağlığı açısından çok ciddi sıkıntılara yol açan, bazı damarların genişleyip şişerek fonksiyon dışı kalmasıyla ortaya çıkan toplumsal bir hastalıktır.Varis ve ona bağlı hastalıklar sadece bacaklarda değil vücudun farklı bölgelerinde de oluşabilir.
Bunların başında özellikle kadınların büyük sıkıntı yaşadığı vulva, perine ve pubis bölgesinde bulunan varisler gelmektedir.
Böylesi sık rastlanan bir rahatsızlık olmasına rağmen nedense ülkemizde vulva varisleri ile ilgili yeterli bir bilgiye başta sağlık siteleri olmak üzere sağlıkla ilgili bir çok başvuru kaynağında gereken yer verilmemektedir.
İşte bu yüzden bir çok kadın özellikle hamilelik döneminde bu ciddi tehlikeden habersiz yaşantısını sürdürmektedir.
Vulva Varisleri Nedir? Nasıl Oluşur?
Vulva ve perine varisleri, genelde hamilelik esnasında bebeğin ana rahminde ana toplar damara baskı yapmasıyla ortaya çıkan varislerdir. Yani perine, vulva ve kasık çevre bölgelerdeki yüzeyel varisler yüksek basınca maruz kalarak damarlar genişler ve artar.
Varisler doğum sonrasında gerilemeye başlar ancak asla tamamen kaybolmaz…
Nasıl Farkedilir, Belirtileri Nelerdir?
Dışarıdan normal gözle farkedilebileceği gibi, elle de anlaşılabilir.
Ağrı, yanma , kaşıntı en sık görülen belirtileridir.Genelde çok önemli olan vulva varisleri hastada yürürken veya ilişki sırasında ağrılara neden olmaktadır.
Makarna, ince kılcal,mavi damar, morumsu damar şeklinde gözükür.
Nedenleri :
Hamilelikte bebeğin ana toplardamara baskısı, kabızlık, çok ıkınmak ve genetik nedenler
vulva ve perine varislerinin başlıca sebebidir.
Daha önce geçirilmiş derin toplar damar trombozu ,
Sık sık geçirilmiş flebit ve trombo flebit sonrası ,
Alt karın bölgesi ameliyatları ile kadın hastalıklarına bağlı ameliyatlar sonrasında,
Kasık bölgesi ve kadınlık organlarında oluşan damarsal anomalilerinde görülür.
Korunmak için:
-Kabız olmamaya özen göstermek, temizlik , ılık su ile duş almak,
-Hamilelikte düzenli ve bol yürüyüş yapmak,
-Hamilelere mahsus varis çorapları kullanmak,
-Hamilelere özel pasif jimnastik hareketleri yapmak.
-En önemlisi böyle bir durumdan şüphelenildiğinde vakit kaybetmeden doktoruna başvurmak.
Tedavi ihmal edilirse:
Vulva ve perine varisleri aslında çok ciddiye alınması gereken bir hastalık türüdür.
Sadece estetik açıdan değerlendirilmemeli . Bir damar anomalisinin belirtisi, kadınlık organı veya kötü bir hastalığın habercisi de olabileceği ihtimali unutulmamalıdır.
Hatta görülmüştür ki uyku sırasında gayri ihtiyari kaşımalarda tırnağın yüzeyel genişlemiş toplardamara ilişmesiyle damar yırtılarak hayati tehlikeyle sonuçlanabilen sinsi kanamalar oluşmaktadır.
İlişki sırasında zararlı olduğu gibi, mantar, akıntı ve çirkin görüntülü cilt hastalıklarına da neden olabilir.
Özellikle ikinci veya üçüncü doğumlarda bebeğin anne rahmine baskı yapmasıyla vulva ve perinedeki damarlar daha fazla genişler ve hamilelik sırasında pıhtılaşma tehlikesi oluşturur.
Bu pıhtılaşmalar ana toplar damara ulaştığında bebek ve anne için hayati tehlike söz konusudur.Tedavi edilmeyen vulva varisleri doğum sırasında yine hayati tehlike ile sonuçlanan kanamalara yol açabilir.
Hamilelikte doğumda kanamaya neden olacağından normal doğumlarda da hayati tehlike mevcuttur.
Hekim bazen sezeryan yolunu seçer ama yine de tehlikelidir.
Kadınlardaki vulva ve vajina içinde oluşan varisler uygun zamanda tedavi edilmezse varis keselerinin içinde göllenip biriken kan pıhtılaşma ve tromboza yol açar.
Tromboz ana toplar damara oradan da akciğere ulaşıp tıkanıklık yaratarak hayati tehlike oluşturur.
Bu durum hamilelerde kasık bölgesindeki toplardamarlar içinde basınç daha fazla olduğundan dolayısıyla risk daha fazla ve çok daha şiddetlidir.
Bu yüzden vulva ve çevresindeki ve perinedeki kadınlık organlarında yüzeyel damar genişlemelerinin zaman kaybetmeden tedavisi yapılmalıdır.
İhmal edilirse ölüm tehlikesini atlatmak için kadınlık organını tamamen alma histerektomi gerekebilir.
Vulva Varisleri Muayenesi :
Hasta öncelikle bir damar hastalıkları uzmanı tarafından doppler ultrason eşliğinde bölgedeki damarların kök basınçları ölçülerek muayene edilir.
Varis keseciklerinin genişlemesinin nedeni bu muayene sırasında anlaşılmaya çalışlır.
Yani sadece varis mi ya da başka bir organ hastalığının habercisi mi olduğu hekim tarafından ayırıcı tanısı yapılır.
Gerekli görüldüğü taktirde MR tetkiki de istenebilir.
Kadın hasta ve hamilelerin, kadın doğum doktorlarındaki rutin kontrol veya muayeneleri esnasında da varisleri fark edilebilir. Bu durumda hasta hekim tarafından doğrudan bir damar hastalıkları ve cerrahisi uzmanına başvurması konusunda bilgilendirilir.
Vulva Varislerinin Tedavisi :
Mikro skleroterapi veya Foam Tekniği :
Bölgedeki yüzeyel varislerin yok olması için mikro skleroterapi veya mikro foam tekniği uygulanır.
Skleroterapi son yıllarda varis hastalığının tedavisinde kullanılan başarılı bir yöntemdir.
Bu işlemde kişinin cildine uygun sklerozan madde ince bir iğne yardımıyla damar içine verilerek damarın kapanması sağlanır.
Böylece damar iç cidarı irrite edilerek ,şişirilir ve yok edilir.
Bölgedeki ilaç seçiminin hassasiyeti, konsantrasyonu, çözünürlüğü ve etkinliği vücuttaki diğer varis bölgelerinden tamamen farklıdır. Bu yüzden vulva ve perinedeki yöntem mikro skleroterapi veya mikro foam yöntemi olarak adlandırılır. Yani bacaklardaki varis tedavisinde uygulanan skleroterapi ile vulva varisleri için uygulanan mikro skleroterapi aynı değildir.
Bu tedavi doppler ultrason altında uygulanan bir İşlemdir. Tedavinin bu şekilde yapılmasının avantajı ise köpük materyalinin verilişi sırasında hangi damarların yok olduğunun görülmesidir.
Kısaca bu yöntemle vulvada, rahim içinde, perinede ,pubiste ,kasık bölgesi ve çevre dokularda bulunan ve genişleyerek insan sağlığına çok kolay zarar verebilecek yüzeyel damarların içi doldurularak veya şişirilerek kaybolması sağlanır.
Doppler tetkiki yapıldıktan sonra yine doppler ultrason eşliği ve rehberliğinde 15 dakika süren köpük(mikro foam, mikro skleroterapi ) tedavisi yöntemi uygulanır ve tedavi sonlandırılır.
Ortalama 15-20 dakikalık bir sürede tamamlanan mikro skleroterapi işlemi sonrası hastalara bacaktaki toplardamar basınçlarının doppler ultrason neticelerine göre uygun varis çorabı giydirilir.
Hasta günlük yaşantısını aksatmadan, yaşam kalitesini koruyarak normal , sağlıklı yaşantısına devam eder.
Mikro Skleroterapi ile Tedavinin Avantajları :
Tedavi tek seansta sonuçlanarak hem hasta ve hem de sağlık kurumu açısından vakit kaybı oluşturmaz.
Tedavi esnasında anesteziye , hastanede yatıp dinlenmeye gerek yoktur.
Normal bir muayene süresi kadar (15-20 dakika)süre sonunda hasta günlük yaşantısına devam eder ve hayati tehlike oluşturabilecek riskli durumlardan kurtulmuş olur.
Mikro skleroterapi yönteminde ultrason altında verilen ilaç hassasiyet, iz bırakma, ağrı ve alerjik komplikasyonlara yol açmaz.
Maliyeti düşük bir tedavi yöntemidir.
Kısaca bu yöntemle vulvada, rahim içinde, perinede ,pubiste ,kasık bölgesi ve çevre dokularda bulunan ve genişleyerek insan sağlığına çok kolay zarar verebilecek yüzeysel damarların içi doldurularak veya şişirilerek kaybolması sağlanır.
Böylece hastalar genital organlarındaki varis şikayetlerinden ve onun gelecekte yaşatabileceği hayati tehlikelerden çok kısa bir süre içinde kurtulabilirler.
Selülit ve Tedavisi
![]() |
|
Selülit Nedir?
Selülit cilt altında yağ hücrelerinin artıp bağ doku bantlarının deriyi germesiyle meydana gelen bir dolaşım bozukluğu hastalığıdır. Hücre topluluklarının zarlarındaki sertleşmeye bağlı oluşan gerginlik toplulukları selülit kümeleridir. Sıklıkla görülen ve şikayet konusu olan beden formu bozukluğu selülit problemidir.
SelülitSubCutanoz cilt altı bölgede oluşur. Bağ doku ile çevrili olan yağ hücreleri dolaşımın azalmasıyla yayılıp bağ dokuyu germeye başlar. Zamanla bu alanda sklerozis ( sertleşme ) oluşur. Deri esnekliğini kaybeder. Bir çeşit peynire benzetilen bu görüntüden dolayı “Cottagecheese” veya portakal pütürü görüntüsünden dolayı da “Orange Color” olarak adlandırılır.

“Orange Color ” portakal pütürü.
Hastalık olarak kabul edilen ve tedavi seçenekleri sürekli geliştirilen selülitin oluşumunda sorumlu olan temel faktörler:
- Dayanıklı hale gelmiş bölmeli zarları kalınlaşmış yağ dokuları
- Su ve tuz degesindeki bozukluk
- Çeperi, zarı kalınlaşmış yağ dokuları arasında hapsolmuş yağlar
- Yağ metabolizmasındaki bozukluk ve yağlanmalar
Selülitin Başlıca Nedenleri:
- Aktivite yetersizlikleri
- Geçirilmiş ameliyatlar
- Yanlış beslenme
- Hormonal nedenler (özellikle surrenal, overial)
- Kalıtımsal nedenler
- Hipotroidi
- Kronik kabızlık
- Doğum kontrol hapı kullanımı
- Karaciğer disfonksiyonu
- Ruhsal problemler
- Alkol tüketimi
- Gebelik
- Dolaşım bozuklukları
Bu durumda selülitik alanda meydana gelen başlıca değişiklikleri şu şekilde sıralayabiliriz:
- Dolaşım bozukluğuna bağlı şişmanlık, diyet, hareketsizlik, hormonal denge bozukluğu sonucu hücre sıvısının azalması.
- Lenfatik Drenaj Azalması: Lenfatik sistem, kan dolaşımına bağlı, vücuttaki atık maddelerin atılmasını sağlayan bir sistemdir. Kilo ve selülit problemlerinde önemli rolü vardır.
Bir bölgede yağlanma ve selülit varsa o bölgedeki dolaşım ve lenf sistemi yavaşlar. Yani söz konusu bölgede oluşan atık maddelerin atılması zorlaşır, lenfatik drenaj azalır ve dolaşım bozukluğuna bağlı olarak selülit görüntüleri ortaya çıkar. Yavaşlamış kan dolaşımı ile birlikte hücreler arasındaki basınç artışı ve lenfatik yavaşlama nedeniyle yağ dokuda kalınlaşma meydana gelir.
Neden Olan Faktörler:
- Dolaşımda azalma
- Genetik olarak defektif bağ dokusu
- Adipoz hücrelerde büyüme
- Etiyolojik olarak nedene yaklaşım ve tedavi seçimindeki yaklaşım, uygulanacak olan tedavi sisteminde başarıda direkt etkilidir.
Eşlik Eden Faktörler:
- Estetik ve sağlık alanında hastalar genellikle karşımıza
- Aşırı kilo alımı (hamilelik)- Sağlıklı beslenme ve diyet alışkanlıkları değişimi problemleriyle gelirler.
Klinik Safhaları:
Klinik olarak sınıflandırma tedavi protokolünün hazırlanması yönünden önemlidir.
- Stage 0: Gözle görülür selülit yoktur. Cilt basısı palpasyonlarda (elle baskı) görülmez.
- Stage 1: Ayakta ve hasta uzandığında gözle görülür selülit yoktur. Cilt basısı ve palpasyonda görülür.
- Stage 2: Ayakta görülür. Hasta uzandığında görülmez.
- Stage 3: Ayakta ve hasta uzandığında görülür.
- Basınç Terapileri
- Vakum terapileri
- Cilt altı enjeksiyonlar (Mezoterapi)
- Skleroterapi Yardımıyla Selülit Tedavisi (Sklero sellüliterapi)
Sklero Sellüliterapi Nedir?

İlacın uzman hekim tarafından damar içine verilişi
”Skleroterapi, sklerozan veya köpük denilen bazı büzüştürücü ilaçlar damar içine verilerek , damarlarda büzüşme yapıp kapanmasını sağlayan bir yöntemdir. Bu maddelerin özellikle üst baldırda ve kalça çevresinde ince kılcal damarların mor renkte olanlar –mavi renkte olanlar- kırmızı renkte olanlar örümcek ağı şeklindeki damarlar içine verilmesi neticesinde cilt içindeki damarlar , cilt altı dokusundaki damarlar içine verilerek bu damarların büyük ölçüde çirkin görüntüleri yokolmakla birlikte karışıma karıştırdığımız hipertonik solüsyon sayesinde bu maddeler ince kılcal damar çevrelerinden çevre dokulara emilerek bölgelerindeki selülit kümelerini etkileyerek çirkin görüntüleri büyük ölçüde yok etmektedir.Dolayısıyla selülitler ortadan kalkmaktadır.
Köpüklü ince kılcal damar tedavisinde sklerozan maddenin ve hipertonik solüsyonun seçimi hastanın cilt tipine ,inceliğine ve hormonal durumuna göre değişmektedir.
Uyguladığımız selülit tedavisinde yani “sklero sellüliterapide” cilt içinde örümcek ağı damarları,ince kılcal damarları,telenjiyectasic görüntüleri ve cilt altında mor ve mavi ince toplardamarları baz alarak yapılmaktadır. Bu tedavide verilen sklerozan sıvı cildin içindeki ve cildin altındaki damarların içinde ağ şeklinde dağılım göstererek adı geçen damarların içini doldurup kurutarak kötü görüntülerin tamama yakınını yok eder.
Skleroterapi Avantajları
Tek seanslık tedavi imkanı :
Bu tedavide ortalama 20 dakika süren tek seansta tüm bacakta özellikle üst baldır ve kalça çevresinde ince kılcal damarlar baz alınarak damarların ve sellülitin verdiği kötü ve çirkin görüntüler, günlerce , aylarca zaman kaybı yaşamadan tamama yakın kaybolur.
Komplikasyon, yan etki yoktur :
Sklerozan maddenin yanındaki selülit solüsyonu (hipertonik solüsyon) cilt içindeki damar ağları yoluyla bütün bacak satıhlarındaki bölgelerce emilerek risksiz, komplikasyon ve yan etki olmadan selülitleri yok eder.Verilen sklerozan maddelerin hipertonik solüsyonların literatürde ve geçmişte herhangi bir yan etkisi, komplikasyonu olmamıştır..

Tedavi doppler ultrason tetkiki ile başlar
Uzman Hekim tarafından uygulanır :
Selülit her ne kadar estetik bir sorun olarak algılansa da aslında doğrudan damar sağlığıyla ilgilidir.Bu yüzden renkli doppler ultrason eşliğinde uzman bir hekim tarafından yapılan tedavi hem estetik hem de sağlık açısından en güvenilir selülit tedavi yöntemidir. Güzelleşmek adına işinin ehli olmayan kişiler tarafından sunulan çözüm yollarından uzak durmak sonrasında üzücü durumlarla karşı karşıya kalmamak için dikkat edilecek en önemli husustur.
Hastanın Muayenesi ve Fiziksel Tetkiklerle Değerlendirilmesi
Her iki bacakta özellikle dizaltında alt baldırda ağrı, yanma , kramp, şişlik,örümcek ağı şeklinde damarlanmaların görülmesi, üst baldır ve kalça çevresinde ince kılcal damarların ve selülitlerin çirkin görüntüleriyle birlikte şikayetlerine maruz kalınması
Ayak bileklerinde ince kılcal damarların görülmesi
Üst ve alt baldırda selülit görüntüleri şikayetleri olan hastalarımız kalp ve damar cerrahisi hekimi tarafından doppler ultrason eşliğinde hasta kontrolü ve muayenesi başlar,
Tetkik neticesinde atardamar ,toplardamar, lenfatik sistem muayene edilerek özellikle toplardamar sisteminde derin ve yüzeyel toplardamarların basınçları ölçülür,
Cilt altında yağlı doku tetkik edilerek hastanın cilt tanımı değerlendirilir yani cildin hormonal olup olmadığı, kendisi veya ailesinde troid hastalığı olup olmadığı,
Memelerde kist, adet düzensizlikleri dikkate alınır.
Doğum kontrol hapı kullanımı ve ekstra hormonal ilaç alımı değerlendirilmesi neticesinde hastaya uygulanacak ilaç seçilir,
İşlem Sonrası

Selülit çorabının giyilişi
Sklero sellüliterapi uygulamada başlamadan önce hastanın doppler ultrasonda aldığımız basınçlar ve cilt altı yağ dokusunun ölçümü ve cilt tanımından sonra hastanın vücut ölçüsüne uygun tekstil ve külotlu varis çorabı hazırlanarak işlem bitiminden sonra hemen giydirilir ve 10 (on) gün sonra hasta kontrole çağırılır.
SKLEROTERAPİ SONRASI DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR:
Öncelikle hasta işlem sonrası aynı gün normal yaşantısına hiç sorunsuz devam eder,
İlk gece çorap hiç çıkarılmaz, sonrasında 2 hafta boyunca yatana kadar özenle giyilir,
Genelde işlem bölgesinde oluşan morluklar hastanın cilt hassasiyetine bağlı olarak ortalama 3-5 gün sonra kaybolur.
İlk hafta boyunca cilt altındaki yağlı dokuyu ısıtacak aşırı hareketlerden, sauna, sıcak banyo ve solariumdan kaçınılmalıdır. Çünkü sıvı şeklinde damarlar içine verilen maddelerin yer değiştirmesinde, kanın deveranı ve cereyanı etkisi altında etkileyecek maddelerin etkinliği azalır. Özellikle işlem sonrası Türk Hamamı gibi ortamlarda bulunmak maddenin etkinliğini azaltmaktadır. İlerleyen haftalarda herhangi bir kısıtlama söz konusu değildir.
Kalp – Damar Hastalarına Ameliyatsız Tedavi
![]() |
|
Türkiye’de ilk kez! Ameliyat ve stent şansı olmayan kalp-damar hastalarına ameliyatsız tedavi
Dünya genelinde çok sayıda merkezde uygulanan bu yöntemin Türkiye’de de ilk defa başarıyla uygulanmaya başlandığını ifade eden Op. Dr Cafer Abbasoğlu”düşük enerjili damar içi lazer tedavisiyle stent ve ameliyat şansı olmayan kalp-damar hastalarının yeniden eski sağlıklarına kavuşacaklarını” söyledi.
Kalp ve damar hastalarını yakından ilgilendiren bu metod hakkında bilgi veren Okmeydanı Damar Merkezinden kalp ve damar cerrahisi uzmanı Op. Dr. Cafer Abbasoğlu tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kalp ve damar hastalıklarına bağlı risk ve ölümlerin en yüksek düzeyde görüldüğünü ancak Türkiye’de ilk kez uygulanmaya başlanan bu tedavi yöntemi ile bu oranlarda belirgin bir düşüşün meydana geleceğini özellikle vurguladı.
Kalp damar hastalıklarında öncelikle medikal tedavi uygulanır bu medikal tedaviye rağmen sorunları olan ve anjiyografi tetkiki sonucunda damar darlıkları ve tıkanmaları olan hastalara stent veya cerrahi müdahale önerilir. Ancak bazı hastalar ise kalp damar durumlarına göre stent ve ameliyat olamazlar. İşte tam bu noktada düşük enerjili damar içi lazer tedavisi devreye girer.
Op.Dr. Cafer Abbasoğlu konu ile ilgili olarak şunları söyledi: “İskemik kalp hastalıklarının tedavisinde; ilaç tedavisi, koroner by-pass ameliyatı ve stent işlemleri uygulanmaktadır. Fakat biz biliyoruz ki kalp ameliyatı, by-pass geçiren hastalar ve stent hastalarında restenoz yani tekrar daralmalar ve tıkanmalar oluşmaktadır. Bu durumdaki hastalar ya tekrar ameliyata alınmalı veya tekrar stent konulmalıdır. Eğer bu hastaların diğer hastalıkları nedeni ile tekrar ameliyat olma veya stent konulma şansları yoksa o zaman düşük enerjili damariçi lazer tedavisi hastaların yaşam standartlarını yükseltmek için artık yeni bir umut oluşturuyor.”
Bu metotta hastalar poliklinik veya muaynehane şartlarında serum seti , damar yolu açılacak şekilde çok ince katater yardımıyla damar yolundan damar içine laser ışınları verilir ve bu ışın kanda emilerek kan hemoglobini üzerinden etki yaparak kalp damarları çevresinde ince kılcal damar oluşturur, yan dallar oluşturarak hastaların büyük ölçüde şikayetlerini giderir.
Bu lazer ışınları 3 türlü olup kırmızı, yeşil ve mavi olarak kalp hastalarında ve bacak damar hastalarında kullanılmaktadır.
Belçika Leuven Üniversitesi Hastanesi’nde yapılan bir çalışmada koroner arter, stent implantasyonundan sonra damar içi düşük enerjili 5MW enerjide kırmızı lazer uygulanması sonrası yapılan kontrol anjiyografileri ve ekokardiyografisinde ejeksiyon fraksiyonu (EF) değerlerinin yükseldiği görülmüştür.
Aynı şekilde kalp krizi sonrası kalpte daha fazla bölgede hasarın mevcudiyetine bağlı ameliyat olamayacak veya koroner arter stentleme şansı olmayan hastalarda, düşük enerjili lazer uygulamasının etkilediği kan yoğunluğu, fibrinojeni ve platelet agregasyonu etkileri araştırılmış ve bu tedavi sonuçlarının stres testi ile talyum ekokardiyografi ve laboratuvar tetkikleri ile kontrollerinde hastaların sol kalp boşluklarının kasılma gücünün belirgin bir şekilde arttığı ispatlanmıştır. İnfarkt kriz alanının belirgin bir şekilde küçüldüğü, kalbin kasılma gücünün kısa sürede belirgin bir şekilde arttığı ve kalp çevresindeki sıvının kısa sürede azaldığı görülmüştür.
Böylelikle hastaların kalp damar çevresinde yeni damarlanmaların artmasına bağlı hastaların nefes darlığı çabuk yorulma göğüste yanma ve baskı şikayetleri belirgin bir şekilde azalmışltır.
Op. Dr. Cafer Abbasoğlu özellikle diyabetik ayak ve diyabete bağlı bacak ve ayak yarası olan hastalarda, diz altı bacak damarlarının ileri derecede darlıklarında ve tıkanıklıklarında, by-pass ve stent şansı olmayan hastalarda 10 seans red ve green katater ile damar içi düşük enerjili lazer kullanılmasının önerildiğini belirterek, “Düşük enerjili lazer tedavisin diyabet hastalarında %75 oranında başarılıdır ve HbA1c kontrollerinde önemli derecelerde düşüklüğü saptanmıştır. Kontrollerde kan yağları, total kolesterol, HDL, LDL, trigliserid, lipoprotein, hemosistein, total protein, albümin seviyeleri işlemlerden önce ve sonra kontrol edilerek karşılaştırılmıştır. Diyabetik bacaklarda veya kritik bacak iskemisi hastalarındaki teşhislerde fizik muayene, arteryel doppler ultrasonografi ve anjiiyografi sonucu hastalarda lazer tedavisi etkisinin, diz altında bacak atar damarlarında revaskülirizasyon ve ince kollateraller sağlanarak bacak doku oksijenizasyonu artmaktadır. Bacak beslenmesi artmakta ve dolayısıyla bacak yarası kısa sürede iyileşerek, kapanmaktadır. Lazer ile yapılan çalışmalarda diyabetik bacak ülserlerinde çok önemli sonuçlar elde edilmiştir.” şeklinde konuştu.
Düşük enerjili lazer tedavisi uygulaması non invazif bir tedavi metodu olarak, ağrısız
30-45 dakika süren seanslar şeklinde ameliyet stresinden de kurtarır. Tedavi sonuçları doppler ultrasonografi, bacak damarlarındaki oksijen satürasyonu ve akım hızı ölçülerek tedavinin başarılı olması kontrol edilmektedir.
Hamilelik Döneminde Varis Oluşumu ve Tedavisi
![]() |
|
Hamilelik dönemi özel olduğu kadar zor bir zaman dilimi. Anne adaylarını bekleyen birçok güzelliğin yanı sıra problemler de var. Bu sorunlardan birini de “Varisler” oluşturuyor. Biz de bu problem ve tedavisi hakkında Kalp ve Damar Hastalıkları Uzmanı Dr. Cafer Abbasoğlu ile söyleştik.
bebek.com:Hamilelik kadının bacaklarında nasıl bir etki yapar?
Dr. Cafer Abbasoğlu: Hamilelik döneminde bir çok değişiklik oluşuyor. Toplar damarların duvarlarında gevşeme meydana geliyor, bu da varis ve örümcek ağı damarlarının oluşmasına neden oluyor. Ayrıca hamilelikte vücuttaki kan hacmindeki artış ve uterusun ana toplar damarlara oluşturduğu basıya bağlı bacaklardaki toplar damarlarda göllenme meydana geliyor ve bacaklarda şişkinlik ve rahatsızlık his ediliyor.
bebek.com:Hamile kalan tüm kadınların bacaklarında varis oluşur mu?
Dr. Cafer Abbasoğlu: Genetik yapı varise müsait ise, gebelik döneminde hormonların etkisi ile bacaklarınızda varis oluşabilir. Yaklaşık gebelerin %40’ında varis problemleri vardır.
bebek.com:Hamilelik döneminde bacaklardaki şişkinlik neye bağlıdır?
Dr. Cafer Abbasoğlu: Hamile bayanlarda, özellikle son aylarda daha belirgin olmak üzere, bacaklarda şişkinlik ve dolgunluk oluyor. Kan basıncı kontrol edilmelidir. Eğer kan basıncı normal düzeyde ise şişkinliğin nedeni varisler olabilir.
bebek.com:Hamilelik sırasında varislerden korunmak ve ya varislerin ilerlemesini önlemek için ne yapılmalıdır?
Dr. Cafer Abbasoğlu: Varislerden dolayı ayaklarda yorgunluk, ağırlık ve şişkinlik hissediliyor. Bu belirtileri azaltmak için yapılması gerekenler şunlardır :
a) Varis çorapları giyin: İki tür varis çorabı var (az basınçlı ve orta basınçlı). Orta basınçlı olanlar hamile bayanlar tarafından daha az tolere ediliyor ve genelde az basınçlı olanlar tercih ediliyor. Hamileliğin 4-5 ayından itibaren varis çorapların kullanılmasını öneriyoruz. Hamile bayanlar için üretilen batın bölümü esnek olan çoraplar tavsiye ediyoruz.
b) Spor yapın: Yüzme ,yürüyüş hamilelik döneminde en iyi sporlar arasında yer alıyorlar.
c) Uzun süre ayakta durmayın: Dinlendiğiniz zaman ayaklarınızı vücudunuzdan daha yüksek seviyede tutmaya özen gösterin.
bebek.com:Hamilelik sırasında oluşan varisler kalıcı mıdır?
Dr. Cafer Abbasoğlu: Hamilelik sırasında oluşan bir çok varis ve örümcek ağları hamilelikten hemen sonra kayboluyor. Ancak doğumdan iki ay sonra kalmış olan ( büyük veya küçük varisler ) kalıcıdır. Kalıcı varislerin tedavisi gerekmektedir.
bebek.com: Hamilelik sırasında tedavi uygulanmalı mıdır?
Dr. Cafer Abbasoğlu :Hamilelik sırasında oluşan varisler doğumdan sonra, iki ay içerisinde geriliyor. Ancak tam iyileşme sağlanmıyor. Tedavi olmayan varislerde hamilelik sırasında ve doğumdan 6 hafta sonrasına kadar toplar damarlarda tromboz komplikasyonu oluşabilir. Bu daralmış ,hasar görmüş damarlarda daha sonra akım sağlansa bile kapakçıklarda hasar oluşuyor. Bu nedenle hasta doğumdan 6 ay 1 sene sonra artmış şikayetler ile bize başvuruyor.
bebek.com:Gebelikte hangi varislerin tedaviye ihtiyacı vardır?
Dr. Cafer Abbasoğlu: Hamilelik döneminde varis tedavisinin 3 ana nedeni vardır:
- Hastayı rahatsız eden belirtileri en aza indirmek:Örneğin bacaklarda kramplar, yorgunluk, şişkinlik, sıcaklık, ekzema, ulserasyon gibi şikayetler.
- Yüzeysel ve derin toplar damar tromboz (tıkanıklık) tehlikesini en aza indirmek için
- Hamilelikten önce hafif venöz yetersizliği olan ven duvarlarları gebelik döneminde daha fazla basınc altında olup bu damarlarda tedavi yapılmadığı takdirde kalıcı tahribat oluşabilir.
Hamilelik sırasında oluşan varislerde gebelik süresince ve doğumdan 6 hafta sonrasına kadar hormonal dengesizliğe bağlı akciğer emboli tehlikesi görülüyor. Bu riski olan hastalara hastanelerde tedavi uygulanıyor.
Varislerin Nedenleri
![]() |
|
Nedenleri
- Kalıtımın çok önemli rolü vardır. 3 varisli hastanın ikisinde familial orijin saptanmıştır
- Cinsiyet: Kadınlarda daha sık görülür. Bazı ülkelerde kadın / erkek oranı 2de 1 dir. Bunun nedeni hormonel özelliklerdir , Doğum kontrol hapı kullananlarda ve gebelerde hormonal nedenlere bağlı varis oranı artış göstermektedir .
- Çevre ve ırk: Afrikalılarda kafkasyalılardan daha fazla sayıda ven kapakcığı olduğu saptanmıştır. Ve bu da varis riskini bu ırkda azaltmaktadır
- Ağırlık ve boy: Brüt ağırlığıyla varis hastalığının ilişkisi mevcuttur. Aşırı şişman olarak sınıflandırılan hastalarda %20 daha fazla varikoz ven bulunmuştur.
- Hamilelik: Varikoz venler için hamilelik bir risk faktör olarak kabul edilmektedir. İlk 3 ayda hormonal etkiler ve son aylarda fetusun ana toplar damarlara oluşturduğu baskı varis hastalığının nedeni olarak kabul edilmiştir.
- Meslek: Berberler, barmenler, tezgahtarlar, garsonlar, öğretmen, hostes ve hemşireler gibi kas hareketi olmaksızın uzun süre ayakta duran kişilerde varis hastalığına daha sık rastlanılmaktadır.Bu da meslek faktörlerinin önemini vurgular.
- Kısıtlayıcı giysi: Jartier gibi kısıtlayıcı giysilerin varikoz venlere sebebiyet vereceği söylenmiştir.
- Flebit: Toplar damar pıhtılaşması ve trombozu geçiren hastalarda varis oranı artış gösternmektedir.
- Varis hastalığının nedenleri arasında ven kapakcıklarda sayısal ve fonksiyonel yetersizlik yer almaktadır.
- Uzun süre hareketsiz ayakta durmak veya uzun süre hareketsiz oturmak da nedenler arasında yer almaktadır.
Varislerden korunma yöntemleri ve önlemleri
- Uzun süre hareketsiz ayakda durmayın
- Uzun süre hareketsiz olarak oturmayın
- Ayaklarınızı vucudunuzdan biraz yukarıda, tutarak yatın.Bu şekilde ayaklardaki basınc yükünü azaltabilirsiniz
- Düzenli egzersiz yapın,en iyisi yürümektir.Böylelikle kas pompasını çalıştırmış olursunuz
- Kilo almayın
- Elastik (basınç uygulayan) çorap giyin
- Kasık ve bacağınızı sıkan dar, streç iç çamaşırları ve dar pantolon gibi giysiler giymeyin
- Yiyeceklerinizdeki tuz miktarını azaltın
- Bacak egzersizi yapın
- Uzun uçak yolculuklarında veya konferanslarda her 35-45 dakikada bir kalkıp hareket edin -Uzun otomobil yolculuklarında her 45 dakikada bir kısa süreli yürüyün
- Sıcaktan uzak durun
- Oturduğunuzda bacak bacak üstüne atmayın
- Güneşte uzun süre kalmayın, bacaklarınızda güneş yanığı olmamasına özen gösterin,
- Bacaklarınıza ayaktan ve dış taraftan başlayıp yukarı doğru 15 sn. süreyle hergün 1-2 kez soğuk duş yapın
Kalp Damar Hastalıklarından Korunma Yolları
![]() |
|
Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye, Azebaycan ve İran’da da kalp damar sistemi hastalıklarından meydana gelen kayıplar ilk sırada yer almaktadır. Yaklaşık olarak her yıl 250 bin civarında yeni kalp damar hastalığı tanısı konulmaktadır.
Kalp Damar Hastalıkları Neden Kaynaklanır
Organlarımızın sağlıklı olarak işlevini yerine getirebilmesi için gereken oksijen ve besin maddesi vücudun her köşesine bir pompa gibi çalışan kalbimizle ulaşır. İnsan hayatında bu kadar önemi olan kalp damar sistemine bağlı hastalıklarsa ne yazık ki tüm ölüm nedenlerinin başında gelmektedir.
Ülkemizin önemli kalp damar cerrahlarından Op. Dr. Cafer Abbasoğlu, bir kişinin kalp damar sisteminde özellikle şah damar, kalp veya bacak damarlarında sorun olmasının kalp damar sisteminde rahatsızlık olduğunun en önemli işareti olduğunu ifade ederken kalp damar hastalıklarının nedenlerini de şu şekilde sıraladı:
Başta genetik faktör olmak üzere şeker hastalığına ve damar sertliğine bağlı nedenlerden dolayı damar sistemlerinde daralmalar ve tıkanmalar oluşmaktadır. Daralmaların ve tıkanmaların neticesinde organa giden kanın azalması veya kesilmesi sebebiyle ağrı oluşmakta ve hastalık başlamaktadır.
Dr. Cafer Abbasoğlu’na göre kalp damar sistemi hastalıklarının oluşumunda iki mekanizmayı unutmamak gerekir:
Birincisi bizim elimizde olmayan genetik faktörler dediğimiz damar sertliği ve şeker hastalığı gibi hastalıklar ile değiştirilebilir faktörler dediğimiz; kolesterol, sigara içiciliği, şeker hastalığı, yüksek tansiyon şişmanlık ve fiziksel aktivite azlığıdır.
Kalp Damar Hastalıklarından Korunma Yolları
Bu kadar sık rastlanan ve insan hayatını bu derece etkileyen kalp damar hastalıklarından korunmanın bizim de elimizde olduğunu ifade eden Dr. Cafer Abbasoğlu’na göre sağlığına önem veren herkes:
- Kilosuna dikkat ederse,
- Şeker hastalığı olduğu takdirde ilaçlarını veya tedavisini uygun hekim kontrolünde yaparsa,
- Tansiyon hastası ise tuzdan uzak durarak uygun diyetle tansiyonunu ayarlarsa,
- Hareketsizliğe karşı düzenli bir şekilde spor ve yürüyüş yaparsa,
- Sigaradan kesinlikle uzak durursa,
başka bir sistemik hastalığı varsa hekime danışarak kontrolde olursa kalp damar sistemi hastalıklarından korunmuş olur.
Kontroller sırasında hekim tarafından yapılan anjioda hekim damar sertliğine bağlı damar sisteminde bulunan hasarların darlık veya tıkanma derecesine bağlı tedavi ve önerilerde bulunur. Tedavi medikal tedavi ile başlar. Medikal tedaviye rağmen yine de hastanın anjiyografi neticelerine göre hastaya stent ve damar bypassları önerilebilir.
Stent ve damar bypasslarından sonra organlara gidecek kan miktarı artar. Böylelikle doku ve organın iyi beslenerek ve iyi oksijenlenmesiyle o bölgedeki ağrı ve şikayetler azalır. Bu hastanın yaşam standardı daha yüksek olur. Ancak hastanın damar yatağının özelliğine bağlı olarak kontrol anjioları sırasında stent veya bypasslarda daralma tıkanma gözlemlenirse işlemler tekrar edilebilir.
Kalp damar hastaları için ameliyatsız mucize tedavi
Düşük enerjili Laser Tedavisi
Kalp ve damar cerrahisi uzmanı Abbasoğlu ülkemizde yaklaşık 2 yıldır başarıyla uyguladığı ve mucize tedavi metodu diye adlandırdığı düşük enerjili laser tedavisinin son zamanların en iyi alternatif tedavi metodu olduğunu söyledi. Bazen damar özelliğine bağlı olarak şah damarda, kalpte veya bacaklarda stent hatta ameliyat şansı olmayan hastalarda ilaç tedavisinin yanında damar içinden oksijen tedavileri ve düşük enerjili lazer tedavileri uygulanmaktadır.
Seanslar şeklinde uygulanan bu tedavide hastanın damar yolundan ince bir katater yardımıyla laser ışını veriliyor ve hasta aynı gün normal yaşantısına devam ediyor. Tedavi sonunda hastaların şikayetlerinde belirgin şekilde azalma görülür.
Varis Ve Korunma Yolları
Günümüzde damar sisteminde en sık rastlanan ikinci sistem rahatsızlıkların toplar damar hastalıkları dediğimiz bacaklarda bulunan varisler olduğunu vurgulayan Dr. Abbasoğlu korunmak için yapılması gerekenleri de şu başlıklar altında topladı :
Fazla ayakta durmamak ,hareketsiz kalmamak, aşırı kilolu olmamak, hamilelik sırasında korunmak bacaklara soğuk duş aldırmak ,tuzdan, undan , şekerden uzak durmak ..
Varis tedavilerinde ise hekim tarafından bacaklardaki toplar damarların basıncı ve yetmezlik derecelerini doppler ultrason cihazıyla ölçtükten sonra hastanın cildinin özelliği tanımlanır ve uygun tedaviler seçilir. Şu anda uygulanan tedavi metodları :
- Hastalıktan korunmak
- İlaç tedavisi
- Kompresyon tedavileri
- Presoterapi
- Skleroterapi tedavisi
- Köpük tedavisi
- Ultrason altında köpük tedavisi
- Light laser tedavisi
- Intravienöz laser tedavisi
- Radyo frekansı tedavisi
- Flebektomi tedavisi
- Distroyd tedavisi
- Cerrahi tedavi
uygulanmaktadır.
Lenf Sistemi Hastalıkları :
Damar sisteminin üçüncü bölümü lenf yolları hastalıklarıdır.Lenf yollarında herhangi bir nedene bağlı daralma veya tıkanma mevcut ise bacaklarda şişme ve ağrı ve fil bacakları görünümü oluşur. Tedavileri ise
- Medikal tedavi
- Masaj
- Presoterapi
- Basınç tedavisi
- Laser
tedavileridir.
Selülit de bir damar problemidir
Hanımların en çok muzdarip olduğu sorunların başında gelen selülit te aslında dolaşım bozukluğundan kaynaklanan bir hastalık olup genelde vakum terapisi , mezoterapi , basınç terapileri, karboksi terapi ile tedavi edilmektedir. Son zamanlarda ise oldukça başarılı sonuçlar veren ve Dr. Abbasoğlu’nun da önerdiği bir yöntem de sclero-selüliterapidir.
Bu yöntem ise şu şekilde uygulanır : Hasta hekim tarafından damar sistemi ve cilt altında yağ dokusu dopp ler ultrason yardımıyla basınçları ölçülür.
Sonra dopler altında özellikle üst baldırda olan ince kılcal damarlar baz alınarak hekim tarafından hazırlanan damar kurutucu ilaç selülit ilacı ile karıştırlır. Bu karışım çok ince iğne ile ince kılcal damarların içine verilerek damar çeperinden çevre dokularca emilir ve selülit kümelerinin kötü görüntüleri büyük ölçüde azalmış olur. Toplam 20 dakika süren tedavi tek seanstır. Tedavi bitiminde hastaya özellikli damar basıncına ve bedenine uygun kullanımı kolay varis çorabı giydirilerek tedaviye son verilir.Böylelikle hanımlar tek seansta 20 dakikada selülit ve ince kılcal damarlarından kurtulmuş olur.
Stroke (İnme)
![]() |
|
Beyni kanlandıran, boynumuzdaki şahdamarların daralması inmeye neden olmaktadır. Daralma aterosklerotik hastalığın (damar sertleşmesi) sonucunda ortaya çıkar. Beynin sağ yarısı sol ektremitelerden sol yarısı ise sağ ekstremitelerden sorumludur. Şahdamarlardaki daralmalar inme riskini arttırmaktadır. Ameliyatı ise bu riski azaltır. Koroner damarların darlığı = Anjin. Koroner damarların tıkanması = Infarktus. Şahdamarların darlığı = Küçük Inme. Şahdamarların tıkanıklığı = Inme
Insidans
- Her gün Türkiye’de bir çok kişide inme(CVA) veya küçük inme (TIA) ile karşılaşıyoruz.
- Bir kez inme geçirenlerde de defalarca inme geçirme riski mevcuttur.
İnme belirtileri
- Yüz kasları ve kol-bacakta ani güç kaybı veya hissizlik
- Bilinç kaybı
- Konuşma bozukluğu
- Bir veya her iki gözde görme problemleri
- Yürüyüş bozukluğu
- Baş dönmesi
- Nedeni belli olmayan şiddetli baş ağrısı
- Denge kaybı
İnmenin özellikleri
- Kalp ve kanserden sonra ölüm nedeni inmedir
- Genelde vücudun bir tarafını tutar
- Erkeklerde daha sık olarak izlenmektedir
- Beynin tutulum bölgesine bağlı olarak değişebilir
- İnmenin belirtileri bir saatten az sürer ise küçük inme veya geçici iskemik atak (TIA) olarak adlandırılır.
İnme riskini azaltan gıdalar
- Balık (omega 3 içeren yağlar)
- Homosistein kullanılmamalı
- Arasıra alkol kullanımı inme riskini azaltıyor
- Antitrombolitik ilaçlar mortaliteyi azaltıyor (komadin, aspirin)
- Kan kolesterolünü düşürmek inme riskini azaltıyor
- Kahve ile ilgisi saptanmamıştır
- Kırmızı et yerine beyaz et ve balık eti tercih edilmelidir
- Yeşillik riski azaltmaktadır
TANI
- Dikkatli anamnez
- Dikkatli fizik muayene
- Doppler ultrasonografi
- Dijital substraksyon anjiografi
İnme geçiren hastalarda medikal tedavi ile inme riskini azaltmak gerekir.
- Hipertansyona dikkat
- Şeker hastalığına dikkat
- Kan yağlarına dikkat
- Sigarayı kesmek
- Aspirin kullanmak
Şahdamar ameliyatı nasıl olur
Ameliyattan önce
- Ortalama yatış suresi 5 gündür
- Ameliyattan bir gün önce hastanede yatıyorsunuz
- Anestezist ve cerrahi ekibinden bir kişi sizi muayene edip sizi ameliyat konusunda bilgilendiriyor
- Ameliyat öncesi kan tahlili kalp elektrosu ve akciğer filmi çekiliyor
- Ameliyattan 6-12 saat önce sıvı ve gıda alınmıyor
- Uyku sorunu var ise sedatif alınabilir
- Ameliyattan 1 saat önce rahatlatıcı ilaç veriliyor
Ameliyat esnasında
- Anestezi yapılıyor
- Boyunda şahdamar uzerinden cilt açılıyor
- Şahdamar geçici olarak klampe ediliyor ve hastalıklı alanlar çıkaltılıyor
- Atar damar dikiş ile kapatılıyor
- Bazen daralmayı önlemek için toplar ve ya suni damar kullanılıyor
Ameliyattan sonra
- Uyandığınızda kolunuzda serum seti göreceksiniz
- 24 saat yoğun bakımda gözlem altında tutulacaksınız
- Ertesi gün servise çıkabilirsiniz
- Ameliyat sırasında ağrı duymuyorsunuz
- Bir gün sonra kalkıp normal yemek yiyebilirsiniz
- Genelde Ameliyattan 2-3 gün sonra hasta taburcu oluyor